bugün
yenile
    1. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hamdi koç'un 2013 yılında yayınlanan, en kalın ve en sevdiğim romanıdır. Bu kalınlık başta size ürkünç gelebilir. Lakin mesut'un esprili, samimi diline kendinizi bir kez kaptırdığınızda kitabın ne zaman bittiğini anlamıyorsunuz. O kadar şeker, o kadar samimi, o kadar bizden ve bir o kadar yalnız ki... borgesvaari bir başlangıça sahip olduğunu düşünüyorum. uzun bir yokuş. kimi okuyucuyu yoran, kimisine eğlenceli gelen bir yolculuk ile başlıyor kitap. lakin daha sonra da bir açılıyor, pir açılıyor... 60 larda geçen bir dönem romanı olduğunu belirtmeden edemeyeceğim. roman severlere şiddetle tavsiye edilir. kapak yazısı: "küçük ve yalnız" olduğunu sanan bir kahramanın "büyük ve kanlı" bir geçmişe yaptığı yolculuk… amcam ölünce ilk bana haber verdiler. inanmadım. olmaz öyle şey, dedim. oldu valla, dediler, amcan öldü. ya tabii ki ölmüştür, ayrı konu, ama ilk bana haber verdiğinize inanmıyorum, dedim. inan, dediler, ilk sana haber verdik. sustum ve benimle konuşan nefesin arkasındaki boşluğu dinledim. yalan olsa bir hışırtısı, bir kıpırtısı, bir şeysi mutlaka duyulurdu. doğru söylüyorlardı. cidden amcam ölmüştü ve ilk bana haber veriyorlardı. çok duygulandım. hayatımda ilk kez bir konuda ilk akla gelen isim oluyordum. peki, dedim, teşekkür ederim. gururum okşandı. bunu hiç unutmayacağım. ayrıca hepimizin başı sağ olsun. ölenle ölünmez. allah geride kalanlara sabır filan. ben müsaadenizle gidip biraz ağlayayım. iyi geceler. telefonu kapattım. çıplak ve yalnız son sayfasına dek elinizden bırakamayacağınız sarsıcı bir roman.
      1Abi sen buranın boş mizah şövalyelerinin gardını indiren gizli kralısın... (kanayan gül) - obeson 30.06.2020 21:33:05 |#3820311
      2Hahahahaha, eyv. - patiklipenkuenn 30.06.2020 21:33:41 |#3820333
    2. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Babam hakkında biz de susardık, çünkü utanırdık, çünkü utanç verici bir adamdı. Sabah okula giderken başımızı yerden kaldırmadan inerdik apartmandan, abimle ikimiz; merdivende rastlayabileceğimiz komşularla göz göze gelmemek için, komşuların yüzünde daha önce de yakaladığımız bazen acıma bazen tiksinti dolu bakışları tekrar görmemek için, tekrar tekrar görmemek için. Utanç, hayatımdaki en eski duygu. Ve susup gözlerimi kaçırmak. Öyle büyümek zorunda kaldım. (Sayfa 32)
    3. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bana anlatmadılar. Bana beni anlatacak hiçkimsem yoktu. Zavallı abim de annemle babamın kavgalarını ayırmaktan, babam eve sarhoş gelince onu sakinleştirip yatırmaktan, eve sarhoş bile gelmeyince Balık Pazarı'ndaki meyhaneye gidip, n'olur baba eve gel diye dil dökmekten başını kaldırıp bana abilik yapamadı. Allah'ın unuttuğu o evde hayatım boyunca kimse benimle beş on dakika zaman geçirmemiştir. O yüzden amcam yengem olmadığı gibi, sitkardeşim olmadığı gibi, öz kardeşim dahi olmamış gibidir, annem babam zaten hiç olmamış gibidir. Yoktu anasını satayım. Ama kimseye küsmedim, çünkü kimse yoktu. Sustum. Burnumdan nefes alıyordum. Allahşükür ise nefes almıyordu. Sadece acelesiz bir yol sesi vardı etrafımızda, sadece yolculuk sesi. Bir süre o sesi dinledik, nefesim yatışıncaya kadar. Allahşükür'in bana kaçamak bir bakış attığını hissettim. - Çok çekmişsin abi be, dedi usulca. - Boş ver, dedim. Düşününce öyle geliyor da, yaşarken yaşadık gitti işte. Düşünmesek daha iyi, ama insan hep ileriye bakamıyor ki. Gözün arkaya da kayıyor. Ensende bir şey dolaşıyormuş gibi geliyor bazen. Öyle işte. Boş ver. Sabah oldu. Kenara çek de şurda bir su dökelim. (Sayfa 63)
    4. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Kendi üstümde durmaya pek alışkın değilimdir. İhtiyaç olmaz çünkü. Kendimi tanırım. Duygularım bellidir. Vaktiyle bir liste yaptığımda toplam yedi sekiz duygum olduğunu tespit etmiştim. Kendimle gurur duymak bunlardan biri değildi. Hayatta bir başarım yok. Büyüdüm işte. Önüme çıkan, yapılması sırası gelmiş şeyleri yaptım. Zar zor liseyi bitirdim. Üniversiteye gidemedim. O hakkı abim kullandı. Ben askere gittim. Askerden sonra karşıma çıkan ilk kadınla evlendim. Annem yaşında bir kadındı. Ne yapalım. Öyle. Bana hep bir şeylerin en kenarda bekleyeni kaldı. Talibi olan hiçbir şeyi hayal etme şansım olmadı. Vaktim yoktu. Gücüm yoktu. Beklemek imkan meselesidir. İmkanım yoktu. O yüzden hayatımın her önemli adımında kendimi ilerlemiş ama büyümemiş hissetmek kaderim, belki alışkanlığım oldu. Sevindiğimi hiç hatırlamıyorum. İçim hiç genişlemedi. Ferahlık nedir, bilmem. Burukluk ama, hep oradadır. Hayatındaki hiçkimsenin onun için bir şey yapmadığı ve ondan bir şey beklemediği bir adam oldum. Hep hem de. O ana kadar. Şimdi yanımda bana ölesiye inanan ve inancını abartmaktan utanmayan biri vardı. Bana benim bile inanmadığım bir önem affediyordu. Az sayıdaki duygularım ve kısa düşüncelerimle kendimi iyi tanımış olmasam gerçekte başka biri olduğumdan kuşkulanmaya başlayabilirdim. Belki başlayacaktım da. Ama şimdilik kuşku da, inanç da, gurur da bekleyebilirdi, çünkü sabah sisinin içinden yağmur çiselemeye başlamıştı, uykum geliyordu ve artık uyumaktan korkmuyordum. Devam etmeye karar verdim. Anlaşılan, insan hayatında en az bir kere doğduğu yere dönmek zorunda kalıyordu. Ya orada, geride kalan bir şeyleri almak için ya da kendisinden geriye kalanı da verip bitirmek için. (Sayfa 71-72)
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      İnsan bir kez yatağın soğukluğuna alıştıktan sonra er geç uyur. Ama şimdi daha önce aşina olmadığım ve beni doğru dürüst uyutmayan bir yorgunluk türünden mustariptim: hayat yorgunluğu. Bu, galiba, gençliğin erken safhalarında yaşanabilecek bir tür yorgunluk türü. Hızlı ve yakıcı. İnsan, herhalde, böyle bir yorgunluğu her tadıştan sonra gençliğini biraz daha kaybetiş oluyor. (Sayfa 185)
    6. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Demek ki yalnız kalmak için insanın önce hayatta sevdiği birine sahip olması gerekiyormuş. Öbür türlü yalnızlıklar sadece büyüme hataları, sadece aile veya arkadaş kazaları. Rastlantı yani, ve hızlı, hafif geçen yalnızlıklar. (Sayfa 408)
    7. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      — Aşkta bir şey istememek gerek. Talepsiz olmak gerek. Aşk günlük hayata ait tecrübe değil çünkü. Günlük hayata ait olmaya başladığı zaman aşk olmaktan çıkıp alelade bir hal alıyor. Bundan şunu anladım: Akide daha önce hiç aşık olmadığını söylerken doğruyu söylememiş olabilirdi. Ya da belki aşkı çok istemiş, bir adamda bulduğunu sanmış, bulamamış, herkesten gizli bir hamilelik geçirir, herkesten gizli bir doğum yapar ve herkesten gizli bir bebek büyütürken dönüp aşk üzerine düşünecek büyük bir pişmanlık enerjisi bulmuştu içinde. — Dünyanın en büyük ahlaksızlığı ise insanları kullanmak. Sana zaafı olan birinden faydalanmak. Küçük ya da büyük şeyler için, fark etmez. Sadece hiçbir şey istemiyormuş, almıyormuş gibi yapıp kendi karakter kusurlarını örtmek için bile olsa, fark etmez. (Sayfa 425)
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Ben doğduğumdan beri mutluluğun ne olduğu konusunda en ufak bir fikir sahibi olamadım. Tek bir gün, tek bir saat kimsenin beni sevdiğini hissetmedim. Annem babam olduklarına inanmadığım bir kadının ve bir adamın yanında hayatım zehir oldu. İyi insanlardır belki ama onlar için yoktum sanki. Ben de kimseyi sevme şansı bulamadım. Bir insan kendini başka bir insanın yanında nasıl iyi hissetmeye başlar, o kadarını bile tecrübe edemedim. (Sayfa 435)
    9. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Anlamak öğrenmek değildir. Öğrenmek olması için insanın yaşaması ve korkuyu keşfetmesi gerekir. Anlamak hissetmeye başlamaktır ve bugüne aittir. Öğrenmek ise geleceğe aittir. Hata o yüzden yapılır. Her hata, biraz, bile bile yapılır. (Sayfa 441)
    10. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      İlk ezberlediği tabiat şiirini okumak için karşılarına çıktığı büyüklerinin ona şaka mı yaptığını, onunla alay mı ettiğini anlayamayan, kızarıp bozaran, zoraki gülümsesin mi, kaçıp gitsin mi bilemeyen utangaç bir çocuk gibi kalakaldım. Aferin amcama, kızcağıza babalık yapmış, dedim. Ama hemen arkasından ekledim: salak olma, neden babalık yapsın, dedim. Amcam bana bile babalık yapmadı. Elin kızına mı yapacak? (Sayfa 550)
    11. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      soluksuz okuduğum bir kitap oldu. kaç kere, sırtım ağrıdı, az uzanayım dedim. uzanırken de okudum. şurayı da okuyayım tamam. şurası da bitsin. --- alıntı --- eğer geçmişin seni rahatsız ediyorsa benim için sen biraz önce doğdun. sana ömür boyu hiçbir şey sormayacağım. --- alıntı ---
      1kitabı okumadım, girdiyi okudum ve sadece alıntı kısım için şöyle bir şey düşündüm ve dile getireceğim, ki, fikrini merak ediyorum senin de bu konuda, teati imkanı sunması anlamında kullanmış oluruz ayrıca bunu. - shadowself 14.11.2020 20:44:41 |#4022398
      1 şöyle ki, ikili ilişkiler söz konusu olunca bizim insanımızda kronikleşmiş ''garibanlık-ötekilik'' hali yahut başka bir değiş ile ihtiyaç fazlası -adeta kaotik- ve belki denebilir ki patetik/dengesiz bir duygusallık mevcut. hal böyle iken alıntılanmış cümle de ikili ilişkilerdeki bu dengesiz duygusallığı -cümlenin birincil amacı bu olmasa da- ifade ederken, o hali aynı şekilde yine besliyor da, diye düşündüm. - shadowself 14.11.2020 20:44:50 |#4022399
      1 söz gelimi, karşıdakinin geçmişinin, karşıdakini rahatsız etmesi, geçmişi ile yüzleşemediğini, geçmişindeki şeylerin yer aldığı defterini sağlıklı bir şekilde okuyup, itina ile zihninde bir yere kaldırmadığını gösterir ve hal böyle iken ''bugün-şimdi ve burada'' birlikte olduğu kişiye de, yani bana-bize de, şu an burada olacağının garantisinin verilemeyeceğini düşündürür. duygusal yaklaşımlar haricinde, mantık böyle der en azından. - shadowself 14.11.2020 20:45:09 |#4022400
      butun yorumlari goster (10)